Bir Proje & Bir Trend
“The Mirror Project” adı altında hayata geçirilen projede yansıyan yüzeylerden kendi ve/veya çevrenin fotoğraflarını çeken amatör fotoğrafçılardan bir komunite kurulmuş. Bu projenin bu kadar ilgi görmesinin altında yatan sebepler hakkında kendi çapımda bir kaç yorum yapmak istiyorum. Jan Van Eyck, “Arnolfini'nin Evlenmesi”nde, aynada kendi yansımasını da resme dahil eder. Jan Van Eyck’in bunu yaparken yaşadığı güdünün benzeri günümüz teknolojisi ile birleşince ve bu güdüyü markaları için kullanmayı akıl eden marka yöneticileri ortaya çıkınca neler olduğunu hep beraber izliyoruz.
Bu noktada 2004 senesinde yazdığım bir yazıdan alıntılar yapabilirim sanırım.
X Kuşağı İntikam Alıyor
80 sonrası tüm değerlerin depolitize olduğu bir dönemde kimlik bunalımına düşen kitleyi tanımlayan ‘Generation-X’, dönemin kayıp kuşağı olarak tanımlanmaktaydı. Kurumlardan, politikadan, toplumsal eylemlerden, aile ortamından ve geleneksel bağlardan kopuk olan bu kuşağın popüler kültürden beslenmesi sonucunda ortaya çıkan karışık ve bir o kadar da özgün üretimlerini sanat ve iş dünyasında izlemekteyiz. Günümüzde X kuşağının hayatı yorumlayış biçimine sahip marka yöneticilerinin, reklamcıların, sinemacıların, güncel sanatçıların, müzisyenlerin bilinçli katkıları sonucunda kent yaşamında yeni ‘trend’ler ortaya çıkmakta. Bu katkının bilinçli olmasının yanısıra bir o kadar da kurnazca olduğunu düşünüyorum. Psikolojik kaygıları, sıkıntıları, paranoyaları, arayışları, kayıtsızlıkları ve özellikle devamlı ‘kaybeden’ konumunda olmaları nedeniyle, bu kuşağın günümüzden bir çeşit ‘intikam’ aldıklarını söyleyebilir miyiz?
Sanat, teknoloji ve tasarımın ortak çalışma ortamını yakaladığı şu günlerde, kent yaşamının dinamiğinin farkında olan bu kitle ve sahip oldukları markalar yeni trendin haberini veriyorlar. Generation-C...
Yaratım Güdüsü, Tüketim ve C Kuşağı
İngilizce’ de ‘content’ (içerik) ve ‘consumer’ (tüketici) kelimelerinin simgelediği ‘C-Kuşağı’, daha önceki kuşaklardan farklı olarak toplumun tüm kesimini içine alıyor. Günümüzde güncel sanatçının kullandığı ifade araçlarının, görsel-işitsel iletişim sistemleri ve malzeme bilimi teknolojisindeki gelişimler ile paralellik taşıması sonucu ortaya çıkan boşluğu fark eden markalar, bu yeni ve uzun süreçli trendin habercisi olmuşlardır. Artık şirketler yeni reklam kampanyalarında isteyen herkese fotoğraf sanatçısı, yönetmen, grafik sanatçısı veya müzisyen olabilmeyi vaat ediyorlar.
Generation-C’nin dayandığı temel ateşleyici unsur, kişinin yaratım güdüsünün harekete geçirilmesine dayanıyor. “Hepimiz sanatçıyız! Fakat gerekli araçlara sahip olduğumuz sürece!” mesajını veren bu yeni pazarlama trendi, markaların doğru iletişim stratejileri ile birleşmesi sonucunda toplumda karşılığını müthiş bir tüketim patlaması ile buluyor. Bu yeni pazarlama stratejisinin lokomotif sektörlerinden birisi ise mobil teknolojide karşımıza çıkıyor.
Biz de Sanatçıyız
Canon’un yeni dijital fotoğraf makinesinin reklam kampanyasında, kullandığı son teknoloji övülürken, bu makinelerin profesyonellerin yanı sıra özellikle amatörlere yönelik olduğunun altı çiziliyor. Çünkü fotoğraf çekmek artık çok kolay! Fotoğraf makinesinin ekranında istediğimiz filtreyi uygulayabilir, istediğimiz grafiksel ve fotoğrafik dönüşümleri gerçekleştirebiliriz! Çünkü biz de sanatçıyız!
HP firması ise “Sen! Evet sen! Çektiğin fotoğrafı anında diğer kullanıcılarla paylaşabilirsin! Kablosuz iletişim ile yazıcıdan çıkış alabilirsin! Çektiğin fotoğrafları sanal ortamda sergileyebilirsin! Çünkü artık sen resim dosyalarının Van Gogh’usun!” mesajını verebilmek için geçen sene 300 milyon dolarlık reklam kampanyası başlatmış.
Markaların kişiyi bir iletişim sisteminin içine yerleştirme çabalarına bakarak Freud’u haklı çıkardıklarını söyleyebilir miyiz?: “Sadece iletişim kurallarına sahip olmak yetmez, bu iletişim ağında bir yere de yerleşmek gerekir. Bu yerin, bu konumun kendisi de simgesel iletişim ağı tarafından belirlenmiştir.”
“Gerçek” ve “Görünür” bir dünya...
Günümüzde mobil iletişim şirketleri ile toplumun alt kültür grupları arasında yazılı olmayan karşılıklı bir sözleşme var gibi. Şirketler teknolojiyi, sistemleri, yazılımları, sanal ve mobil paylaşım ortamlarını sunuyor, alt kültüre ait gruplar ise bu teknolojiyi kullanarak kendi sanal çetelerini kuruyorlar, eylemlerini gerçekleştiriyorlar. Bu anlamda her iki taraf da memnun gözüküyor. “Gerçek” ve “Görünür” bir dünya... Nietzsche haklıysa, bu gelişmenin sonucu pek de parlak görünmüyor: “Dünyayı ‘Gerçek’ ve ‘Görünür’ diye ikiye ayırmak çöküş halindeki bir hayatın belirtisidir.”
link generation-C trend
link generation-C trend örnekleri
link Jan Van Eyck “Arnolfini'nin Evlenmesi"
0 Comments:
Yorum Gönder
<< Home