29 Mart 2006
28 Mart 2006
Mutluluklarının mühendisi olamayan 15%lik kesim ne olacak?
Burada, Amerika’da “mutluluğu kovalama”nın vazgeçilemez bir hak olduğu yerde, sadece % 84 oranında “çok” ya da “oldukça” mutlu olduklarını söylüyorlar, diyor Cynthia Crossen, The Wall Street Journal daki yazısında.(3/6/03). Bu, Pew Araştırma Merkezinin 3000 kişi üzerinde yaptığı araştırmaya dayanıyor. 15%lik bir oran “pek mutlu olmadıklarını” söylerken, 1%lik bir oran “mutlu olup olmadıklarını söyleyemeyeceklerini” belirtiyor. Neyse, en azından 19. yüzyıldaki memnuniyetsizlerin yaptığı üzere “mutlululuğunuzun engellendiğini” düşünüp hakkınızı aramanın moda olduğu günlerdeki gibi hükümete karşı dava açıp mahkemeleri doldurmuyorlar. Sanırım çok ileri gidemediler, çünkü Benjamin Franklin`in dediği gibi “Amerika, size sadece mutluluğu arama hakkı veriyor. Onu kendiniz bulmalısınız.”
Eğer mutluluğun ne olduğunu biliyorsanız, mutluluk odur. “Amerikan mutluluğu” yıllarca değişken bir konsept oldu. Yazar Reinhold Neibuhr “Puritanlar erdemi mutluluğun kaynağı olarak görürler, mutluluğu erdemin kaynağı olarak görmezler.” der. Ya da John Higginson 1663’te vaaz verirken, “ Tanrı insanları kendi kırlarına gitmeleri için canlandırınca, kimsede dünyevi zenginliklerin ya da daha iyi bir yaşamın beklentisi olmayacak.” der. 1831 yılında Alexis de Tocueville, Amerika’da demokrasi için geziler yaparken bu düşünceler değişti, “mutluluk iyi olmaktan ziyade iyi hissetmekle ilgilidir. Amerikalılar mutlu olmak için çok çalışıyorlar ve asla tatmin olmuyorlar.”
Bu zorlu ve acımasız “mutluluğu arama” durumu, sürekli artan tüketimin büyüyen endüstrinin motorlarını çalıştırdığı kapitalist demokrasiler için çok uygundu. Amerika “özgürlükten gelen mululuğun” bulunduğu yerdi. Ama insanlar yüksek refah seviyelerine çabuk alıştılar ve ekonomistler bu durumu, “hedonistik koşu bandı” olarak adlandırdılar ki bu durum onları geçiçi olarak mutlu edecek şeyleri almalarını sağlayacak para için çalıştıkça çalışan kişiler yaptı. Ve 1952’de Norman Vincent Peale, çok satan kitabında, “mutluluğa ve başarıya giden yolu düşünebilmek mümkündür.” dedi. Peki araştırmada, kendi mutluluklarının mühendisi olamayan 15%lik kesim ne olacak? Aramaya devam edecekler…
kaynak: reveries.com Tim Manners, editör
görsel: lomography
27 Mart 2006
Dialog05
link
24 Mart 2006
23 Mart 2006
Yeni gençlik ne için harcayacağını biliyor
$50 veriyorsunuz ve koca bir gardropla geri geliyor.
“Günümüz gençleri arasında ceplerindeki parayı daha az harcamak rekabet edilen bir spor, kurnazlığın sınavı ve iftihar edilmenin yolu” diye yazıyor Ruth Laferla The New York Times`a. “Cool kıyafetleri, ucuza bulmak bir yetenek gibi.” Diyor Tom Bettridge (15). “Bu bir gereklilik, istediğiniz kıyafetleri ve müzikleri etiket fiyatlarıyla almak neredeyse imkansız. Teenage Research Unlimited`in yaptığı araştırmaya göre geçen sene gençler tarafından yapılan harcamalar 4% oranında düşerek $158 milyon dolara indi.
Bir trend olarak, bu kesinlikle aykırı görünüyor. Gençlerde, özgüven ve arkadaşlarla takılma hala çok önemli ve bazıları inkar etsede, iPod Nano, Motorola Razr ya da Sony PSP gibi ileri teknoloji ürünler hala genç kitlede statü sebebi. Gençlerin ailelerine yüksek bütçeli araba radyo sistemi, yeni model cep telefonları, TiVo ya da uydular için baskı kurduklarına şüphe yok. Buzz Pazarlama grubundan Tina Wells`in gözlemlerine göre “gençlerin toplamda harcamalarında düşüş olduğu pek doğru değil, sadece artık ne için harcayacaklarını biliyorlar.”
Bu durum overastock.com gibi online perakendeciler için de avantajlı bir durum. Çünkü 24 yaş altı müşterilerde 97%lik bir artış kaydettiler. Tina Wells “Onlara Google jenerasyonu diyorum. İnsanlar web kullanımının satış senaryolarını tamamiyle değiştireceğini unutuyorlar.” diyor. Bu yeni durumdan etkilenen sadece gençler değil. “Onun alışveri yapışını izlemeyi çok seviyorum” diyor Susan Yosca, 15 yaşındaki kızı Gaby için. “Ona $50 veriyorum ve koca bir gardropla geliyor.”
Kaynak: reveries.com
22 Mart 2006
Carpet/?s
link
kaynak
21 Mart 2006
Tomm Judd'un günlüğü
Tomm Judd, illüstrasyon günlüğünü tamamlamış! Hergün tuttuğu günlüğünü 360 sayfalık kitap haline getirmiş.
link
19 Mart 2006
Blog, blogger kültürü ve entegre uygulamalar
Sunumun .pps formatındaki halini www.labtr.com/blogger_kulturu.pps adresinden indirebilirsiniz.
More Soon
link
15 Mart 2006
14 Mart 2006
100$ Ali M. Demirel
"Yabancılık" temasını işleyen sergi, Londra Space Gallery'nin ardından 17 Mayıs - 24 Haziran arasında Akbank Sanat'ta Türk izleyiciyle buluşacak. Serginin Londra ayağına, Türkiye'den Ali M. Demirel, Gül Ilgaz, Erkan Özgen, Serkan Özkaya, Şener Özmen, Denizhan Özer, Seza Paker, Neriman Polat, Pınar Yolaçan ve İngiltere'den Dryden Goodwin, Simon Faithfull, Shoana Illingworth katılıyor.
ali m. demirel
Linkler ve video için Selin Estroti'ye teşekkürler.
13 Mart 2006
İş Bloglarının Yükselişi
Davanın sonuçlanmasından 3 yıl sonra Microsoft, imajını temizleyip onardı. Artık daha arkadaşca, daha şeffaf ve güvenilir olarak görülüyordu. Dikkate alınması gereken önemli bir nokta ise, CEO Steve Ballmer tarafından yapılan bu değişimin şirket, “hacker”ların, “spyware”lerin ve virüslerin saldırısı altındayken gerçekleşmesiydi.
Daha derinlemesine bakıldığında, Microsoft’un bu yumuşamış imajının altında, Joshua Allen adlı çalışanı olduğu görülüyor. 2001 yılında programcı Allen, şirketin ilk gayriresmi çalışan weblogunu açtı. “Yazılımlarla daha iyi bir yaşam” adındaki kişisel blogunda
Birçok Microsoft bloggerı, teknoloji, pazarlama, kültür ve daha birçok şey hakkında büyük bir tutkuyla yazıyorlar. Şirketin ve ürünlerin güçlü ve zayıf yanlarını tartışabiliyorlar. Hatta Microsoft’un üretken yazarı Robert Scoble, müşteriler, analizciler, rakipler de dahil olmak üzere günde binlerce okuru etkileyebiliyorlar.
Scoble’un blogu kendisine hatırı sayılır bir ün sağlamış. Birçok konuşmaya davet edilmiş, Newsweek, Time, Fortune, Business Week gibi dergilerde kendisiyle ilgili haberler yayınlanmış.
Kurumsal web sitelerinin aksine, bloglar onları açanların kişisel karakterlerini yansıtıyorlar. Blogların Microsoft'da başarı sağlamasının sebebi de işte bu. Bloglar –web ve log kelimelerinin kısaltılmışı- belirli bir konuda yazılan tarih sırasıyla görülen uzun ya da kısa yazılardan oluşuyor. Birçok webloglar bir ya da daha çok kişinin hobi ya da organizasyonları için yazdıklarından oluşuyor. Weblog yazıları genelde haberler, sektör yorumları ya da diğer web siteleri ve bloglardan bulunan içerikleri kapsayan kısa yazılardır. Bunun sonucu olarak herhangi bir günde, blog dünyasında, teknolojiden politikaya, spordan müziğe, hatta dikiş dikmeye kadar bile binlerce yazıyı kolayca bulabilirsiniz.
Blogları eşsiz yapanlar, kolayca bulunabilmeleri ve sosyal olmaları. Ayrıca okuyuculara yazılar hakkında yorum yapabilmelerine de olanak sağlaması. PubSup’a göre blog dünyasında yaklaşık olarak 7 milyon weblog var. Şirketlerin webloglardaki pazarlama aktivitelerini keşfettikçe bu rakam her bir kaç ayda bir, ikiye katlanıyor. Blog yazan bir çok CEO bile var. Weblogların tutmasının bir sebebi de ucuz ve kolay olması. Kullanmak için teknik bilgiye ihtiyaç duyulmaması. Blog sahibi olacaksanız HTML bilgisine ihtiyacınız olmayacaktır.
Blogging gerçek olarak 2002 de başladı. Son 2 yılda ise daha popüler oldu, öyle ki Gawker Media ve Weblog Inc. adlı şirketin kurulmasına sebep oldu
Artık bir blogunuz olması için istekli olabilirsiniz, ama blog dünyasına dalmadan once yapmanız gereken bir kaç basamak var.
Birinci Basamak – Dinle
Blogların gücüyle tanışmak ve neden bahsettiğini anlamak için en iyi fırsattır. Google, PubSub ve Feedster gibi araçlardan, kolaylıkla sizing şirketiniz, markanız ya da sektörünüz hakkında tartışan bloglar bulabilirsiniz.
İkinci Basamak - Ulaş
Etkileyici blogları bulduktan sonra, sitelerine yorum postalayarak onlara ulaşın. Sizin onları izlediğinizi bilsinler. Bazıları sizi bloglarına sponsor olmaya çağırabilirler ki bu genelde büyük bir yatırım getirisidir. Bloglar şirketinizin bilinirliğini arttırır. Bir telekomünikasyon şirketi olan Marqui, kendilerinden bahsetmeleri için bloggerlara haftada 800 dolar ödüyor. Henüz sonuçlar bilinmese de, blog reklamcılığı gelecek yıllarda daha da yaygınlaşacak.
Üçüncü Basamak – Kendi Blogunu aç
Sistemi anladığınızı hissettiğiniz zaman, kendi webloglarınızı açın. Bu bir CEO blogundan, üretim bloguna kadar herşey olabilir. Kime ulaşmaya çalıştığınızı iyi saptayın. Kimin daha fazla vakti var ve şirketteki elemanlar hangi konuların şeffaf olmasını istiyorlar? Bazıları blogların gelip geçici bir moda olduğunu düşünürken, sizi temin ederim ki bir yere gitmiyorlar. Ve şu anda da sizi başkalarına tavsiye edebilecek insanlara ulaşmanız için en etkili ve ucuz yöntem.Çeviri: Ayşe Günel
Edit: Barış Erkol
Kaynak:
12 Mart 2006
10 Mart 2006
Perec Fontları
Not:İncirçekirdeği'nin uyarısı ile bu kitabın Türkçe'ye de çevrildiğini öğrendim. Bahsi geçen bu roman Kayboluş adı ile Şubat 2006'da Ayrıntı Yayınları'ndan çıkmış.
kaynak guerrilla-innovation
link fontları download etmek için
09 Mart 2006
Tiger Magazine
link
04 Mart 2006
03 Mart 2006
Nudist giysileri
Şu açıklama da üstüne kaymak olmuş: "Kış ayları nudist olmak için uygun bir zaman değil,heleki İsveç'te yaşıyorsanız."
link Diğer fotoğraflar