31 Ekim 2006
Şehvetli, seksi bir kadın istediği erkeği baştan çıkarır mı? Cevap veriyorum. Evet. Peki bu kadın erkeğe zarar vermeye başlarsa? Kadına bağımlı hale gelen erkek bu kadını terk edebilir mi? Zor ama başarabilir. Reklamda olaya erkek tarafından bakılmış olması (hedef kitle) reklamın stratejisi ile alakalı bir durum olduğunu zaten gösteriyor. Reklamda kadının özdeşleştirildiği kavram ise ayrı bir tartışma konusu. Kampanyanın kör göze kör parmak işlenmemiş olması, "bırakın" mesajını anlayışlı, dostça bir dille söylemesi, zarar veren "şey"i 30 saniyelik filmde sadece 1-2 saniye göstererek bunu yapması muadili olan diğer sosyal kampanyalardan bu filmi ayrıştırıyor, başarılı kılıyor.
30 Ekim 2006
Ev partisi veriyorum
Havaların gitgide soğuk ve kasvetli olması (ki bu havalar beni bozmaz) evde daha fazla zaman geçirmemize ve arkadaşlarla ev organizasyonları yapmamıza neden oluyor. Evde vereceğim parti için hem pratik çözümler, hem duy(g)usal deneyimler, hem de yeni fikirlere ihtiyaç duyuyorsam? (aslında ne gerek var buna di mi?) O zaman designboom'un organize ettiği "house party" tasarım yarışması sonuçlarına bakarım. 89 farklı ülkeden 3070 tasarımcının işleri arasından finale kalan 106 tasarım fikri var burada. Yukarıda görülen fikri Kore'li arkadaştan özür dileyerek aşıracağım galiba. Sevgili Kore'li arkadaş. Kesinlikle ticari amaç gütmüyorum. Sadece fikrine bayıldım. Seni referans göstereceğimden emin olabilirsin. Bu arada kendisine de bir davetiye göndersem mi? :)
link "house party" finale kalan tasarımlar
link yukarıdaki tasarımın detayları
link "house party" finale kalan tasarımlar
link yukarıdaki tasarımın detayları
Karnaval [ XV ]
"Bugün Pazar... Uyku günüm. Ama ne zaman uyumak istesem bir telefonla bölünür uykum. Murphy’nin kanunları :) Yine öyle oldu."
devamı...
devamı...
26 Ekim 2006
24 Ekim 2006
Viral videonuz işe yarayacak mı?
Allbusiness.com sitesinin editörlerinden Robyn Tippins, 12 Ekim’deki makalesinde markaların başarılı viral kampanyalarından bahsetmiş ve “Başarılı viral videonun 10 temel kuralı”nı güzel özetlemiş. Bu özet ve benim eklediğim birkaç yorum şu şekilde.
1. Viral videonuzun markanızla illa direkt bağlantısı olması gerekmiyor.
Örneğin şu linkteki viral videoyu izleyin.
Bu videoda Brunswick bilardo masaları beni ilgilendirmiyor. Ben videodaki eylemin ilginçliğine ve eğlencesine takılıyorum. Ama masaların Brunswick masalar olduğu görünüyor. Sadece görünüyor başka bişey yok…
2. Videonuzun tanıtımını yapmayın!
Videonuzu tanıtmak için kendinizi zor tutuyorsunuz biliyorum. Ama yapmayın! Eğer gerçekten viral bir video yaptıysanız zaten buna ihtiyacınız olmayacak.
3. İlla tanıtım yapmanız isteniyorsa?
Bazen patronunuz videoyu internete attıktan sonra sizin hiçbirşey yapmadan öylece oturup, olanları izlemenizden rahatsız olabilir. Bunu anlıyorum. ? Ayrıca müşteriniz illa tanıtım yapılmasını istiyor olabilir. Bu baskılara karşı koyamadıysanız sadece 10 (fazlası değil) öğrenciye bu videonun linkini gönderin ve “şu videoya baksana” deyin. Bunun viral bir kampanya olduğunu kesinlikle söylemeyin. Beğenip beğenmediklerini anlamaya çalışın. Yorum almaya çalışın. Zaten beğenmişlerse hemen bunu çevrelerine göndermeye başlayacaklardır.
4. Olmadıysa zorlamayın
Eğer viral videonuz başarısız olduysa sakın zorlamayın. “Yeterli kişiye ulaşmadı” düşüncesiyle tanıtımı arttırmaya, çevreye mailler göndermeye kalkışmayın. Durumu daha trajik hale getirmekten başka işe yaramaz.
5. Başarılı viral videoları izleyin
Başarı sağlamış viral videoları izleyin, iyi analiz edin. Bu videoları bulmak zor değil. Zaten bir çoğu size de ulaşmış olması gerekiyor. Başarılı olanların ve başarısız olanların nedenlerini anlamaya çalışın.
6. Yorumları önemseyin
Video hakkında etkileşim yaratacak bir ortam bulun. (blog gibi…) Gelen yorumlara mutlaka ama mutlaka cevap verin. Kötü yorumlara da aynı şekilde. Fakat markanın konuşmacısı gibi konuşmayın. Videoyu çeken kişi olarak yazın. Samimi bir dil kullanın. Tüm yorumların yaklaşık %10’u sizin cevaplarınızdan oluşsun.
7. Yeni bir şey denemekten çekinmeyin
Birinci maddede söylendiği gibi illa markanızla bağlantılı bir video olması gerekmez demiştik. Fakat bunun tersini yapan ve başarılı viral videolara sahip markalar da var. Örneğin NBC gibi…
8. Önce öğrenci “Focus Group”unuzla videonuzu paylaşın, müşterinizle değil
Müşterinize “bu çok iyi bir video oldu, kesinlikle başarılı olacak” demeden önce videonuzu yukarda açıkladığımız gibi 10 kişilik öğrenci grubunuzla paylaşın. Önce onların yorumlarını alın. Öğrenci grubu videonuzu başarılı buluyorlarsa müşterinize dönüp “Emin olun bu video markanıza zarar vermeyecek” diyebilirsiniz. Bu sıralamaya uymazsanız “10 günde müşteri kaybetmenin püf noktaları” kitabınızı yazmaya koyulabilirsiniz.
9. Temiz olun
Videonuz provokatiflik içerebilir ama iğrençlik asla!! Markaya zarar verecek görüntüler, sesler, metinler kullanmayın. Mizah, viral videolar için önemlidir ve yararlıdır ama unutmayın zekice yapılmış mizahdan bahsediyoruz. Argodan değil!.
10. Nişleri önemseyin
İnternetin niş kitlesini önemseyin. Onlar videonuzun yayılmasında en aktif grup olacaklar. Onlara daha rahat ulaşmak için bu kitlenin internetteki sosyal gruplarına dahil olun. Videoları paylaştıkları, izledikleri bloglara, sitelere üye olun. Fırsatını bulduğunuzda viral videonuzu sakince onlara gösterin. Gerisini onlar hallederler…
1. Viral videonuzun markanızla illa direkt bağlantısı olması gerekmiyor.
Örneğin şu linkteki viral videoyu izleyin.
Bu videoda Brunswick bilardo masaları beni ilgilendirmiyor. Ben videodaki eylemin ilginçliğine ve eğlencesine takılıyorum. Ama masaların Brunswick masalar olduğu görünüyor. Sadece görünüyor başka bişey yok…
2. Videonuzun tanıtımını yapmayın!
Videonuzu tanıtmak için kendinizi zor tutuyorsunuz biliyorum. Ama yapmayın! Eğer gerçekten viral bir video yaptıysanız zaten buna ihtiyacınız olmayacak.
3. İlla tanıtım yapmanız isteniyorsa?
Bazen patronunuz videoyu internete attıktan sonra sizin hiçbirşey yapmadan öylece oturup, olanları izlemenizden rahatsız olabilir. Bunu anlıyorum. ? Ayrıca müşteriniz illa tanıtım yapılmasını istiyor olabilir. Bu baskılara karşı koyamadıysanız sadece 10 (fazlası değil) öğrenciye bu videonun linkini gönderin ve “şu videoya baksana” deyin. Bunun viral bir kampanya olduğunu kesinlikle söylemeyin. Beğenip beğenmediklerini anlamaya çalışın. Yorum almaya çalışın. Zaten beğenmişlerse hemen bunu çevrelerine göndermeye başlayacaklardır.
4. Olmadıysa zorlamayın
Eğer viral videonuz başarısız olduysa sakın zorlamayın. “Yeterli kişiye ulaşmadı” düşüncesiyle tanıtımı arttırmaya, çevreye mailler göndermeye kalkışmayın. Durumu daha trajik hale getirmekten başka işe yaramaz.
5. Başarılı viral videoları izleyin
Başarı sağlamış viral videoları izleyin, iyi analiz edin. Bu videoları bulmak zor değil. Zaten bir çoğu size de ulaşmış olması gerekiyor. Başarılı olanların ve başarısız olanların nedenlerini anlamaya çalışın.
6. Yorumları önemseyin
Video hakkında etkileşim yaratacak bir ortam bulun. (blog gibi…) Gelen yorumlara mutlaka ama mutlaka cevap verin. Kötü yorumlara da aynı şekilde. Fakat markanın konuşmacısı gibi konuşmayın. Videoyu çeken kişi olarak yazın. Samimi bir dil kullanın. Tüm yorumların yaklaşık %10’u sizin cevaplarınızdan oluşsun.
7. Yeni bir şey denemekten çekinmeyin
Birinci maddede söylendiği gibi illa markanızla bağlantılı bir video olması gerekmez demiştik. Fakat bunun tersini yapan ve başarılı viral videolara sahip markalar da var. Örneğin NBC gibi…
8. Önce öğrenci “Focus Group”unuzla videonuzu paylaşın, müşterinizle değil
Müşterinize “bu çok iyi bir video oldu, kesinlikle başarılı olacak” demeden önce videonuzu yukarda açıkladığımız gibi 10 kişilik öğrenci grubunuzla paylaşın. Önce onların yorumlarını alın. Öğrenci grubu videonuzu başarılı buluyorlarsa müşterinize dönüp “Emin olun bu video markanıza zarar vermeyecek” diyebilirsiniz. Bu sıralamaya uymazsanız “10 günde müşteri kaybetmenin püf noktaları” kitabınızı yazmaya koyulabilirsiniz.
9. Temiz olun
Videonuz provokatiflik içerebilir ama iğrençlik asla!! Markaya zarar verecek görüntüler, sesler, metinler kullanmayın. Mizah, viral videolar için önemlidir ve yararlıdır ama unutmayın zekice yapılmış mizahdan bahsediyoruz. Argodan değil!.
10. Nişleri önemseyin
İnternetin niş kitlesini önemseyin. Onlar videonuzun yayılmasında en aktif grup olacaklar. Onlara daha rahat ulaşmak için bu kitlenin internetteki sosyal gruplarına dahil olun. Videoları paylaştıkları, izledikleri bloglara, sitelere üye olun. Fırsatını bulduğunuzda viral videonuzu sakince onlara gösterin. Gerisini onlar hallederler…
19 Ekim 2006
Kancept
Kancept, ürün tasarımcılarının işlerini siteye yükledikleri ve tasarımlarını interaktif oylamaya dahil ettikleri sade ve fonksiyonel arayüze sahip başarılı bir web projesi. Yukarıda görülen tasarımımı ben de oylamaya açtım. Görelim bakalım neler olacak.
link Kancept
link Kancept
17 Ekim 2006
16 Ekim 2006
Dove: Bir modelin evrimi
Yukarıdaki video Dove'un "campaignforrealbeauty" adı altında lanse ediliyor. Viral olarak hazırlanan video, sıradan bir kadının Dove sayesinde reklam yıldızına dönüşünü anlatıyor. Birçok kadının hoşuna gideceğini tahmin etmek zor değil. Viral bir kampanyanın geleneksel mecralara entegrasyonuna çok iyi bir örnek.
link campaignforrealbeauty
link campaignforrealbeauty
13 Ekim 2006
Obez dünyanın marka strateji savaşları başlıyor
Son günlerin güncel konusu obeziteyle ilgili elimdeki ilgi çekici bilgilerin bir kısmını paylaşmanın yararlı olacağını düşünüyorum. Amerika'nın başını çektiği, İngiltere ve Çin'in arkasından tüm Avrupa'da korkutucu boyutlara ulaşan obezite sorunu (özellikle çocuk obezitesi) özellikle yiyecek sektörünün çikolata, bisküvi ve atıştırmalık segmentlerindeki markaları için tehlike sinyalleri veriyor. Obez dünyanın marka strateji savaşları başlıyor...
Medyanın konuya ilgisi 2001’in ilk zamanlarında başlıyor. Genel Cerrah David Satcher’in obezitenin erken doğum ölüm oranlarını arttırdığını açıkladığı raporu mihenk taşlarından birini oluşturuyor. Gıda endüstrisinde, okullarda ve devlet politikalarında yapılacak değişiklikler olmadan obezitenin tütünden kaynaklı ölüm oranlarını geçeceği kaydediliyor. Birleşmiş Devletlerdeki yetişkinlerin %60’ıyla, 6-19 yaşları arasındaki çocukların aşırı kilo problemleri bulunuyor.
Bu da yaklaşık dokuz milyon obez çocuğa işaret ediyor.
Obezite'nin 5 Temel Nedeni
Obezite’ye neden olan başlıkların listelenmesi sonucunda bilim adamlarının karşısına uzun bir liste çıkıyor. Listeyi inceleyen bilim adamları, en temel 5 nedeni “The Fat Five” adı altında toparlayıp, bir bildiri olarak yayınlamışlar.
1. Porsiyon Boyutları
Porsiyon boyutlarının jumbo boyutlarda sunulması maliyetler açısından üretici için sorun yaratmıyor. Az bir maliyet artışı ile bu ürünlerin satışlarını daha yüksek ücretle yapıyorlar. Bu durumdan üreticiler daha fazla kar ediyorlar. Amerika’da 1980’leden beri süregelen bu trend nedeniyle jumbo boyutlardaki bu ürünlerin tüketimi birey başına günlük en az 400 ekstra kaloriye mal oluyor. Bu rakam, bazı bireylerde günlük 2000 kaloriye yükselebiliyor.
2. Koltuğa Patates gibi Yayılma Alışkanlığı
Amerikalıların %44’ü hafif egzersizlere olumlu bakıyor. %29’u bahçe ile uğraşmayı egzersiz olarak görüyor. Amerikalıların sadece %9’u yürüyüş veya koşu yapıyor. Belli bir sporu devamlı yapanların oranı ise sadece %1.2.
3. Medya ve Çoçuk
Günde 3 öğün çocuklarınıza sağlıklı yemek yedirmeye çalışıyorsanız, 1 sene boyunca onlara bu konuda toplamda verebileceğiniz mesaj sayısı sadece 1100. Çocukların TV karşısında 1 yıl boyunca izledikleri obeziteye neden olacak yiyecek reklamları sayısı kaç tahmin edebilir misiniz? Tamı tamına 10.000! Tahmin edin kim kazanıyor?
4. Gıdalardaki Şeker İçeriği
Yediklerimizin içeriği gittikçe daha fazla şeker içermeye başladı. Salata sosları, ketçap ve diğer birçok yiyecek gittikçe şurup tadına yaklaşmaya başladı. Tüketicinin hoşuna giden bu tatlar alışkanlık yapıyor.
5. Hazır Gıda Tüketimi
Tüketiciler bir yıl boyunca saklayacakları uygun fiyatlı ürünler talep ediyorlar. Üreticiler de bu ürünleri şık ambalajlar içinde tüketiciye sunuyorlar. Bu ürünlerin yıl boyunca tazeliğini koruması için fabrikalarda işlenmesi nedeniyle içeriklerindeki yağ oranları yükseliyor.
Alper Çetik'e ve Sinan Yavaş'a teşekkürler.
Medyanın konuya ilgisi 2001’in ilk zamanlarında başlıyor. Genel Cerrah David Satcher’in obezitenin erken doğum ölüm oranlarını arttırdığını açıkladığı raporu mihenk taşlarından birini oluşturuyor. Gıda endüstrisinde, okullarda ve devlet politikalarında yapılacak değişiklikler olmadan obezitenin tütünden kaynaklı ölüm oranlarını geçeceği kaydediliyor. Birleşmiş Devletlerdeki yetişkinlerin %60’ıyla, 6-19 yaşları arasındaki çocukların aşırı kilo problemleri bulunuyor.
Bu da yaklaşık dokuz milyon obez çocuğa işaret ediyor.
- Avrupa genelinde 5-17 yaş aralığındaki çocukların %20’si obez.
- Sadece Çin’de 290 milyon obez çocuk var.
- Çocuk obezitesi düşük gelir grubunda ve şehirleşmiş populasyonlarda artış kaydediyor.
- Çocuk obezitesi ileriki yaşlarda diyabetik, astım, kalp ve karaciğer sorunlarına kadar varabiliyor.
- Çocuk obezitesi üzerindeki kamuoyu, büyük fastfood restoranları, okul yemekleri ve bunun gibi alanlarda tartışmaları körüklüyor.
- İngiltere’de 6 yaşındaki her 10 çocuktan birisi obez.
- Obez çocukların sayısı 1982’den beri ikiye katlanmış.
- Böyle giderse 2020 senesinde tüm çocukların yarısı obez olacak.
- 20 yaş üstündeki Amerikalıların %60’ı normal kilolarının üstündeler.
- Dünyada obezitenin neden olduğu sağlık sorunlarından dolayı her yıl 500.000 kişi hayatını kaybediyor.
Obezite'nin 5 Temel Nedeni
Obezite’ye neden olan başlıkların listelenmesi sonucunda bilim adamlarının karşısına uzun bir liste çıkıyor. Listeyi inceleyen bilim adamları, en temel 5 nedeni “The Fat Five” adı altında toparlayıp, bir bildiri olarak yayınlamışlar.
1. Porsiyon Boyutları
Porsiyon boyutlarının jumbo boyutlarda sunulması maliyetler açısından üretici için sorun yaratmıyor. Az bir maliyet artışı ile bu ürünlerin satışlarını daha yüksek ücretle yapıyorlar. Bu durumdan üreticiler daha fazla kar ediyorlar. Amerika’da 1980’leden beri süregelen bu trend nedeniyle jumbo boyutlardaki bu ürünlerin tüketimi birey başına günlük en az 400 ekstra kaloriye mal oluyor. Bu rakam, bazı bireylerde günlük 2000 kaloriye yükselebiliyor.
2. Koltuğa Patates gibi Yayılma Alışkanlığı
Amerikalıların %44’ü hafif egzersizlere olumlu bakıyor. %29’u bahçe ile uğraşmayı egzersiz olarak görüyor. Amerikalıların sadece %9’u yürüyüş veya koşu yapıyor. Belli bir sporu devamlı yapanların oranı ise sadece %1.2.
3. Medya ve Çoçuk
Günde 3 öğün çocuklarınıza sağlıklı yemek yedirmeye çalışıyorsanız, 1 sene boyunca onlara bu konuda toplamda verebileceğiniz mesaj sayısı sadece 1100. Çocukların TV karşısında 1 yıl boyunca izledikleri obeziteye neden olacak yiyecek reklamları sayısı kaç tahmin edebilir misiniz? Tamı tamına 10.000! Tahmin edin kim kazanıyor?
4. Gıdalardaki Şeker İçeriği
Yediklerimizin içeriği gittikçe daha fazla şeker içermeye başladı. Salata sosları, ketçap ve diğer birçok yiyecek gittikçe şurup tadına yaklaşmaya başladı. Tüketicinin hoşuna giden bu tatlar alışkanlık yapıyor.
5. Hazır Gıda Tüketimi
Tüketiciler bir yıl boyunca saklayacakları uygun fiyatlı ürünler talep ediyorlar. Üreticiler de bu ürünleri şık ambalajlar içinde tüketiciye sunuyorlar. Bu ürünlerin yıl boyunca tazeliğini koruması için fabrikalarda işlenmesi nedeniyle içeriklerindeki yağ oranları yükseliyor.
Alper Çetik'e ve Sinan Yavaş'a teşekkürler.
11 Ekim 2006
Görsel Sözlük
İlginç bir uygulama olmuş. Sözlük arama motorunda aradığınız kelimeyi yazıyorsunuz ve bu kelimenin görsel karşılıklarına ulaşıyorsunuz.
link the visual dictionary
link the visual dictionary
09 Ekim 2006
06 Ekim 2006
21 Güncel Strateji
1–Tüketicilerinize yaratıcı olabilecekleri alanlar yaratın
21. yüzyılın markalarının en önemli özelliği reklam yapabilecekleri yeni alanlar yaratabilmeli. Pazarlama prosesleri içinde tüketici ile markanın buluşmasını sağlayacak yeni alanlar keşfeden markalar, her ne kadar bu alanlarda direkt reklam faaliyeti yürütmeseler de tüketici ile bire bir iletişim içinde olmaları sayesinde rakiplerine fark atıyorlar.
2–Büyük resmi görün
Strategy&Business dergisinden Ram Charan “Sharpening Your Business Acumen” başlıklı yazısında başarılı markaların büyük resmi görebilen markalar olduğunu söylüyor. Ve markaların devamlı olarak kendilerine sormaları gereken 6 soruyu şöyle sıralıyor:
21. yüzyılın markalarının en önemli özelliği reklam yapabilecekleri yeni alanlar yaratabilmeli. Pazarlama prosesleri içinde tüketici ile markanın buluşmasını sağlayacak yeni alanlar keşfeden markalar, her ne kadar bu alanlarda direkt reklam faaliyeti yürütmeseler de tüketici ile bire bir iletişim içinde olmaları sayesinde rakiplerine fark atıyorlar.
2–Büyük resmi görün
Strategy&Business dergisinden Ram Charan “Sharpening Your Business Acumen” başlıklı yazısında başarılı markaların büyük resmi görebilen markalar olduğunu söylüyor. Ve markaların devamlı olarak kendilerine sormaları gereken 6 soruyu şöyle sıralıyor:
- Bugün dünyada neler oluyor?
- Bu durum diğerleri için ne ifade ediyor?
- Bu durum bizim için ne ifade ediyor?
- İlk olarak neler olacak? Arkasından neler olacak?
- Bu durumda nasıl bir stratejik konum almalıyız?
- Sonrasında ne yapacağız?
Marc Ecko Enterprieses 1993 senesinde ilk kurulduğunda 6 çeşit t-shirt ve bir kutu boya ile yola çıkmıştı. Bugün dünyanın en popüler ve para kazanan tekstil markalarından birisi. Geniş ürün yelpazesini bu kadar iyi nasıl kontrol ediyorlar sanıyorsunuz? Başarılı data analizleri ile…
4– Tüketicinizle sohbet edinTüketicinizin markanız hakkında konuşması için ortam yaratın, onunla iletişime geçebileceğiniz platformlarda sohbete katılın. GM,tüketicilerinden ürünleri hakkında geri dönüşleri almak ve onlarla diyalog içind olmak amacıyla Fast Lane Blog’unu kurdu. Bu girişim GM’in gerçekten tüketicilerinin yorumlarına değer verdiğini gösteriyordu.
5– Tüketicilerinizin dikkat limitlerini iyi anlayınBilginin artık isteyen herkes tarafından ulaşılabildiği, bilgi patlaması yaşadığımız bu devirde bununla ters orantılı dikkat kesilme kıtlığı baş gösteriyor. Tüketicinin dikkatini çekmek gittikçe daha zor oluyor. Dolayısıyla tüketicinin dikkatini çekmek artık geleneksel mecraların (tv-basın-radyo) dışına çıkmayı gerektiriyor.
6– Marka deneyimleri yaratınJaponya’da sinema salonlarında, gösterilen film sahneleriyle bağlantılı olarak salona koku veriliyor. Aşk sahnelerinde floral, eğlenceli sahnelerde portakal aroması, duygusal sahnelerde ökaliptus ağacı kokusu. Veya Harley tüketicilerinin gurur kaynağı “Harley Davidson Müzesi”…
7– Sürprizler yapınTüketicinizi beklenmedik anlarda yakalayın, sürprizlerle onları şaşırtın. Pop-up Retail olarak tanımlanan bu yeni trend, marka imajlarını olumlu etkileyen yeni bir iletişim mecrası. Habersiz, bir anda markayı karşısında gören tüketici, markanın kendisine yaşattığı anlık deneyimi sempatik ve samimi bulursa bu deneyim sayesinde markanın müşterisi olmaya karar veriyor.
8– Karma medyayı kullanınI-pod Shuffle’dan ilham alan bu yeni trend, kablosuz iletişim mecralarının önemini anlatıyor. Mikro boyutlarda da olsa tüketicilere markayla ilgili mesajlar geçmek, reklam cıngılını telefon melodisi olarak sunmak, markanın sitesinden podcast ile tüketicilerin mp3 çalıcılarına girmek gibi güncel birçok fırsat barındırıyor.
9– Markanızı teşhir edeceğiniz bir alan yaratınBu konuda en başarılı sektör otomotiv sektörü. Bir otomobil markası için ürününü tanıtmanın en iyi yolu uluslararası rallilere sokmak ve burada başarılı sonuçlar almak hiç şüphesiz. Diğer sektörlere ait markalar da buna benzer teşhir alanları yaratabilmeli ve ürününün tanıtımını yapabilmeli.
10– Elli milisaniyelerde konuşabilmeyi öğreninKanada’da yayınlanan akademik bir rapora göre internet kullanıcıları girdikleri sitede kalma veya gitme kararını 50 milisaniyede veriyorlar. Bu gösteriyor ki artık yeni tüketici modeli hızlı düşünüyor, anında karar veriyor. Bu durum, tüm iletişim mecraları için artık geçerli durumda. Lafı gevelemeyin. Hızlı, samimi ve net konuşmayı öğrenin…
11 – Lokal olunHer ne kadar etrafımızı global markalar sarmış durumda olsa da, özellikle yiyecek sektöründe, tüketici davranışı lokal ürünlere doğru evriliyor. Lokal ürünler her hangi bir reklam iletişimi yapmıyorlar. Buna rağmen tüketiciler tarafından güvenirlikleri artmaya başladı. Global markalar artık lokalleşmek zorundalar. Yoksa yüzlerce karıncanın çekirgeyi alt etmesindeki trajediyi yaşayacaklar.
12 – Diğer markalarla stratejik ortaklık kurun (Brand Stretching)Üretimin “outsource” edilebilmesiyle birlikte markalar üretim ve yeni ürün geliştirme maliyetlerini düşürmeye başladılar. Örneğin Casio, G-Shock modelinin özelliklerine kablosuz bağlantı cihazını da kattı. Veya Yahoo’nun elektronik ve yazılım şirketleri ile gerçekleştirdiği ortaklıklar. Bu sayede ortak çıkar doğrultusunda her iki markanın müşteri porföyü genişlemiş oluyor.
13 – Nişleri önemseyinTüm sektörlerin niş tüketicileri bu sektörün en yaratıcı, en yenilikçi tüketicileridir. Sınırlı sayıda üretilen ürünleri ilk onlar alır, ilk onlar dener ve ilk onlar yorumlar. Dolayısıyla niş tüketicilerin marka ve ürünler hakkındaki yorumları bu tüketicilerin takipçisi olan “follower”lar için önemlidir. Ve marka için de ürünü revize etmesi için bu niş tüketiciler iyi ipuçları verirler. Onları önemseyin…
14 – Bloggerlara dikkat!Şeffaflık deyince artık bloglar akla geliyor. İletişimin yeni formunu bloglar oluşturdular. Gerçekten izleyicisi çok olan hiçbir blog samimiyetsiz, doğru olmayan bilgi içeremez. Çünkü blog iletişim yapısı buna izin vermez. Bloggerlar ile iyi geçinin, eğer sizi severlerse webde sizi baş tacı edebilirler. Kendiniz bir blog kuracaksanız samimi ve şeffaf olun. Yoksa vay halinize…
15 – Duygusal kaçamaklar yapmayınMarka ve tüketici ile ilgili şu soruları önemseyin:
Duygusal bağlılıktan neyi kastediyoruz?
Duygusal bağ kurabildik mi?
Duygusal bağlılığa devam etmek için yeni fikirlerimiz var mı?
Duygusal bağlı tüketicimizin beklentisini karşılayabiliyor muyuz?
Yoksa kendimizi mi kandırıyoruz?
16 – Duyusal deneyimler yaratın
Duyusal deneyim, ürünün birden fazla özelliğinin aynı anda deneyimlenmesini sağlayan çok boyutlu iletişim stratejisi olarak tanımlanıyor. Yani, hangi sektöre ait bir marka olursanız olun, görme-hissetme-dokunma duyularını kullanan ve deneyimler yaşatan fikirler geliştirmeli bu deneyimleri tüketicinize yaşatmalısınız.
17 – Markanızı bir organizasyonun merkezine oturtunBu konuda, imajına başarılı katkılar sağlayan marka Philips’tir. Son birkaç senedir periyodik olarak üniversite öğrencileri ile ortak projeler gerçekleştirmekte, yenilikçi, güncel konsept tasarımlar yaratmakta ve bunları kendi organize ettiği platformlarda sergileyerek gövde gösterisi yapmaktadır. Bu sayede, yenilik Philips’ten gelir algısını yaratmıştır.
18 – İleriye dönük risk alma konusunda cesaretli olunNestle’nin sağlıklı yaşam, sağlıklı beslenme ve sağlıklı ürünler stratejisi kapsamında bu konuda çalışmalar yapan şirketlere 500 milyon $ yatırım yapması bunun göstergesidir. Dünyada yayılan sağlıklı yaşam trendini öngören Nestle, ileriye dönük, kendisine yeni iletişim mecraları yaratacak, yeni tüketici modeli ile kendisini buluşturacak yatırımlar yapmaya devam ediyor.
19 – İletişimlerinize biraz gizem katın Bu iletişim stratejisinin en önemli örneklerine güncel TV dizilerinde karşılaşıyoruz. Özellikle Lost adlı dizinin bu kadar tutmasının nedeni dizinin izleyici üzerindeki “cool” ve gizemli imajı. Diziyi sahiplenen hayranları, kurdukları fan sitelerinde dizinin gönüllü tanıtımcıları oluyorlar.
20 – Podcast’lerden yararlanınVirgin Atlantic web sitesinde “podcast based destination guides” adı altında şehir rehberlerini podcast olarak müşterilerine sunuyor. Bu sayede mp3 oynatıcısında bu rehberleri dinleyerek yolculuk yapılıyor. Bu ve benzeri markalar artık bu yeni teknolojiyi aktif kullanarak marka değerlerini arttırıyorlar.
21 – Etik davranın, çevreci olun, misyon üstleninArtık tüketiciler markalarından memnun olmanın yanı sıra başka misyonlar da üstlenmesini istiyorlar. Çevreye duyarlı marka, sağlıklı beslenme bilinci için çalışan marka, sosyal kampanyalara destek veren marka vb… Bunları sürekli hale getirmek, bir marka için artık etik bir davranış.
kaynaklar:
Influx Strategic Consulting
Psfk
Trendwatching
Cscout
Guerrilla-innovation
05 Ekim 2006
04 Ekim 2006
03 Ekim 2006
Karnaval [ XI ]
Yıl 2013, TNTT'nin dünya üzerinde 1653 kanalı ve bunu destekleyen gazeteleri var. Neredeyse her şehirde bir TNTT binası bulmak mümkün (TNTT İnternet ortamında da ağlarını sağlam kurmuştu tıpkı Murat Buyurgan'ın bahsettiği gibi). Her şey numaralandırılmış. Evler, arabalar, sokaklar, ürünler... TNTT kanalı Türkiye'de ki son ulusal haber kanalı olan TRHP'yi satın aldı ama uyguladıkları politika gereği (doğru ya da yanlış) kanal kendi ismi ile yayınına devam ediyordu. Zamanında...
link
marcomtürkiye
Adını "pazarlama iletişimi" teriminden alan marcomtürkiye; Türkiye'deki yeni ve yaratıcı pazarlama iletişimi, fikir ve tecrübelerini paylaşan ortak katılımlı bir blogdur. Bizler sanat yönetmeni, yazar, stratejik planlamacı ve pazarlama profesyonelleri olarak yasamımızın merkezine arastirma, analiz etme, düşünme ve yaratma süreçlerini alarak yola çıktık. Amacımız; Reklam, halkla iliskiler, mobil pazarlama, "online" pazarlama, viral pazarlama ve gerilla pazarlama gibi temel pazarlama iletisimi disiplinlerinleriyle ilgili gözlemlerimizi paylaşmak ve Türkiye'de bulunan yaratıcılara; yaşından, konumundan ve mesleğinden bağımsız interaktif bir platform sağlamak ve yayinlanmış yaratıcı işlerini Türkiye sınırları dışına taşımak. Umarız Türkiye ile ilgili bilgi sahibi olmaktan memnun olursunuz ve bizimle fikirleriniz paylaşırsınız.
marcomtürkiye, which takes its name from the term marketing communications, is a collaborative blog which is dedicated to reveal fresh marketing communication ideas and experiences from Türkiye. We, as art directors, copy writers, strategic planners, marketing professionals and creative thinkers, are devoted our lives to spot, observe, analyze, think and create. Our aim is: to share our observations in each of the major marketing communication disciplines such as advertising, public relations, mobile marketing, online marketing, viral marketing, guerilla marketing and so, and to offer an interactive platform for Turkish creatives, regardless of their age, location and profession and present their published creative works to the outside boundaries of Türkiye. We wish you will enjoy hearing from Türkiye and share your ideas with us.
link marcomtürkiye
marcomtürkiye, which takes its name from the term marketing communications, is a collaborative blog which is dedicated to reveal fresh marketing communication ideas and experiences from Türkiye. We, as art directors, copy writers, strategic planners, marketing professionals and creative thinkers, are devoted our lives to spot, observe, analyze, think and create. Our aim is: to share our observations in each of the major marketing communication disciplines such as advertising, public relations, mobile marketing, online marketing, viral marketing, guerilla marketing and so, and to offer an interactive platform for Turkish creatives, regardless of their age, location and profession and present their published creative works to the outside boundaries of Türkiye. We wish you will enjoy hearing from Türkiye and share your ideas with us.
link marcomtürkiye
02 Ekim 2006
Ortadoğu'dan kimler geldi, kimler geçti?
Tarih boyunca Ortadoğu ve çevresini kimler kontrol etti? Mısırlılar, Türkler, Museviler, Romalılar, Arablar, Yunanlılar, Persler, Avrupalılar ...? Yukarıdaki hareketli harita tarihsel süreç içinde Ortadoğu ve çevresinin durumunu anlatıyor. "Maps of war" sitesinde bu ve benzeri diğer haritaların da incelenmesini öneririm.
link
link